17 Eylül 2013 Salı

Tanrı Parçacığı

Eğer hepimizin içinde Tanrı'nın bir parçası var ise,
Ufacık zerre kadar bile olsa
Bu doğumu açıklayabilir değil mi?
O da bir yaratım süreci..

1 Eylül 2013 Pazar

acıların çocukları

Emrah acıların çocuğu ise

Halil Sezai de acıların abisi

mi yani?












halil sezai o kostümü ne zaman çıkartacak?

dolabında o ceket ve pantolondan kaç adet var?

ya da üzerine yapıştı da bizden mi saklanıyor? cerrahi müdahale gerekir mi?

13 Haziran 2013 Perşembe

nothing i have is truly mine

sevdiğim hiçbir işi yapamadım.

müziği çok severdim, küçükken kendi kendime radyoda dj olduğumu ve çaldığım müziği milyonların dinlediğini hayal ederdim ve çok mutlu olurdum.
yapamadım.
ne DJ olabildim ne de müzikle alakalı bir işim oldu.

kendi kendime televizyonda birşeyler sunduğum oyunlar oynardım.
ama okulunu okuyup, uzaktan seyretmekten öteye gidemedim..

yazar-çizerdim kendi kendime.. şarkı sözleri yazardım. resimler çizerdim, ufacıkken kıyafet tasarlardım çizdiğim silüetlere ve kağıt bebeklerime.
o da olmadı!

şimdi ise sanki dalga geçer gibi her zaman kaçtığım ve nefret ettiğim işi yapıyorum.

insanlar keşke her zaman sevdikleri, tutkuyla bağlı oldukları, yaparken zevk aldıkları ve onlar için bir anlam teşkil eden işi yapabileseler.

eğer siz onlardan biriyseniz.. inanın çok şanslısınız.

17 Mayıs 2013 Cuma

just another Friday!

cuma sanırım iş haftasının bitmiş olduğunu müjdeleyen ve dolayısı ile enerjisi, o gün dünya yıkılıyor olsa bile "amaaan hadi bee bugün cuma oleey" dedirten bir gün olarak evrene isteklerimi sıralamak için iyi bir gün.

** Halil Sezai üzerine yapışan o samuray kıyafetini çıkartsın, çıkmıyorsa da ameliyatla aldırsın. Ayrıca "hayattan rengi alın geri neyi kalır ki!"yi de acı çekerek söylemesin..

3 Mayıs 2013 Cuma

Bugün Cuma \0/

sonunda çanlar benim için de çaldı..

yazar'ın notu:
kendinize bir iyilik yapın ve bir ara patlıcan çorbası için!

öyle geldi

hayat bir kalp atışı kadar basit, kalbin kendisi kadar da büyülü bir şey

16 Nisan 2013 Salı

bir zaman yolculuğu

sümbüller vardı bana dedemle geçen çocukluğumu hatırlatan
kokuları sihirli gibi sanki zaman yolculuğuna çıkardı beni
sanki o uzun duvarların ardından bana el uzatır gibilerdi
sallanıyorlardı dokunmak ister gibi
 

3 Nisan 2013 Çarşamba

Frene basın!!

aracınızı deli gibi akan trafiğin ortasında kalan 4 yaşındaki bir çocuğun üzerine sürer miydiniz?
..
o zaman trafiğin ortasında kalan hayvanlar için de frene basın!


30 Mart 2013 Cumartesi

bir mesaj


gerçekten varlarmış!

evet.. evet..

hayatta gerçekten de manyak insanlar varlarmış..

insan kılığına girmiş birer boşluklarmış.

ne ruhlarını, ne kafalarını ne de bedenlerini dolduramadıkları gibi

bir kalpleri de yokmuş

uzay boşluğundaki kara delikler gibilermiş, sadece onlar kadar muhteşem olaylar sonucu ortaya çıkmamışlar

kocaman bir gereksizlik bütünüymüşler

ve siz bu tarz insanlardan ne kadar uzak durursanız durun

onlarla ne kadar alakanız olmasa da

bi gün bir yerde birisi hayatınıza çivileme dalıp size bulaşabilirmiş

sizi tanımayan ve alakaları olmayan ve asla da olamayacak bu insalar birden size istediklerini söyleme ve de yapma hakkını kendilerinde görebilecek kadar kendilerini bilmezlermiş

bu durumda seçmeniz gereken iki yol var..

bu yollardan birincisi genelde daha genç ve kanı kaynayanların daha çok tercih edeceği ağzının payını verip yüz göz olmak..

diğer yol da benim gibi kendini kontrol etmeyi öğrenme yolunda olan kişilerin tercih edeceği "kendi alçaklıkları ve küçüklükleriyle karşınızdakine gülüp geçip, büyüklük bende kalsın senin seviyene inemem." deyip vızıldayıp geçip gitmelerini beklemek..

tercih size kalmış!


26 Mart 2013 Salı

hallways may be a bitch, but...

eğer bir kapı kapanıyorsa iyi bir nedeni vardır..
yeni açılacak olan kapı bütünün hayrına daha iyi olacaktır belki de.
gözlerini açık tut..

25 Mart 2013 Pazartesi

Yine olmuş!

NEDENSE BU DEPRESİF GÜNLER HEP BANA,
NEDENSE BU KALP KÜSKÜN
SENLE GEÇMİŞ ZAMANLARA,
HERŞEY SENİNLE BAŞLAR,
HERŞEY SENİNLE BİTER,
TÜM SESLER KESİLİNCE
KENDİNE DÖNECEKSİN,
HERŞEY SENİNLE BAŞLAR,
HERŞEY SENSİZ BELKİDE,
SEN NERDEN BİLECEKSİN?

SENSİZLİK KIYAMET,
SENSİZLİK DARAĞACI BANA,
BİR MUTLU OLMAK OYUNU BU MUTSUZLUKLARDA 


BAZEN GERÇEKLER ÖNÜNDE GÖREMİYORSUN DÜŞÜNCELERDE,
BAZEN KALP BÖYLE SEVİNCE,
YALAN YALNIŞ GERÇEKLERLE,
SEVMEK ÖLMEKLE BAŞLAR,
BİRDEN HERŞEY YAVAŞLAR,
TÜM HAYAT ÇEKİLİNCE,
SEN YİNE BENİ GÖRECEKSİN,
BENSİZ KALDIĞIN HER AN,
GERÇEK SANDIĞIN AŞKLAR,
HİÇ YOKTULAR GÖRECEKSİN

SENSİZLİK KIYAMET,
SENSİZLİK DARAĞACI BANA,
BİR MUTLU OLMAK OYUNU BU MUTSUZLUKLARDA

yorgunluk

insanın kendi evini kurması çok zormuş.
hayatımı ve kendimi bildim bileli yanlarında nefes aldığım insanlardan ayrılıp yep yeni bir düzene adım atmak?
ilginç bir şey! 
ve bilinmezlik..
korkutucu olduğu kadar çekici de.
bu yorgunluğu üzerimden sıyırıp atmam lazım vesselam.





15 Mart 2013 Cuma

.. sadece biraz

Sadece çocukken uyanıksındır bunu bil
Herşeyin farkındasındır her sese dönüp bakarsın
Büyümek, uyumak ve unutmak gibidir
Ve büyüklerin dediği gibi;
Uyuman gerekir büyümen için
Sağır ediyorsa sessizlik ve kör ediyorsa aydınlık
Sadece sana görünen ve kimseyi inandıramadığın bir hayalet gibi
Yanıbaşında otuyorsa yalnızlık bu gece
Hep aynı saatte kapını çalan bir düşman gibi bekliyorsa seni
Ve canına kast edecek bir kılıç gibi sallanıyorsa tepende
Unutabilmek için hepsini
Biraz uyu...

8 Mart 2013 Cuma

içimde kalmasın

Bir zamanlar karşımızda el pençe, saygıyla duran yabancılara ne ara hayranlıkla bakar, yalakalık yapar olduk?

inanın Türkler gerçekten akıllı insanlar..

Çabuk çözüm bulan, pratik, zeki, çalışkan ve iş bitirici insanlarız.

Yabancıların çok büyük bir çoğunluğu ciddi derecede APTAL!

Atatürk ne kadar doğru tarif etmiş zamanında.

Onu gerçekten anlayabilseydik, şu anda çok başka yerlerde olurduk ama ülkenin büyük çoğunluğu cahil kalınca maalesef bugünleri yaşıyoruz.



7 Mart 2013 Perşembe

ben tarafsız olamıyorum



Ne zaman bir insana acısam başına gelenleri hak ettiğini öğreniyorum hikayelerini dinleyince

Ne zaman bir insana güvensem hep yediğim kazıktır

Ne zaman savunma mekanizmamı indirsem hep darbe aldım

Yaralandım..

En sonunda 4 patili bir dost aldım..

İlk andan beri beni hiç üzmedi, kırmadı, ağlatmadı, çıkar gözetmedi

Beni değiştirmeye kalkmadı

Olduğum gibi kabullendi, sevdi

Yanımda oldu

Karın tokluğuna ve hepsinin aslında yemekten, sudan çok istediği sevgi uğruna!

Bir insana yardım etmektense bir hayvana yardım ederim daha iyi...

5 Mart 2013 Salı

kadına şiddet!*#?

Tayyip der ki:

"Adamın biri bir hanım efendiyi (eski eşini) sokak ortasında çocuğunun önünde 8 yerinden bıçaklıyor. Mahkemede adam bir kapıdan girip ötekinden serbest bırakılıyor. Ben de adalet bakanımı aradım bunun üzerine nasıl gitmemiz gerekiyorsa gidelim bu işi halledelim. Ben bile nerde bu adalet diyorum kendi kendime.."

Çünkü yasaları bizim mahallenin bakkalı ve manavı yapıyordu (!!!!!!)
Çünkü bu ülkede adaletin yerini bulması için başbakanın adalet bakını dürtmesi gerekiyor (demek ki!)
Çünkü adam eski eşini 8 yerinden bıçaklamasına rağmen öldürücü darbeler vurmadığı için salıveriliyor (bir dahakine daha dikkatli olur ve 8den fazla darbe vurur. Şimdiden google'dan öldürücü noktaları öğrenmek için insan anatomisini araştırmaya başlamıştır)


Birşey sorucam geçen ay kadına şiddet artık son bulucak caydırıcı yasalar ve eşinden şiddet gören kadın için yeni koruma programları çıkartıldı diye boy boy haber yaptıran bizim a ke pe miydi yoksa congo cumhuriyetinin başkanı mı?!!



mavi göl'e dönelim

o herkesin kendini içinde hissettiği hiçlik diyarı var ya
oraya tatile gitmek ve aklıma esene kadar da dönmemek istiyorum
o dingin gölün kenarında hafifçe savrulan yosun misali fark edilmeden usul usul yatmak istiyorum
rüzgarlarla yarışan atlara binmişçesine bu hayatla yarışmak değil,
bir kaplumbağa kadar acelesiz ve telaşsız olmak istiyorum
düşüncelerim sular kadar berrak, kafam da bir o kadar rahat olmalı ki aldığım nefesin farkına varayım
arada bir duruyorum derin bir iç çekiyorum ve yaşadığımı anca o zaman anlıyorum
nasıl robotlaştırmışlarsa bizi
kim yazdırdı adımızı bilmiyorum bu maratona isteğimiz olmadan?
sürüye uymuş, bir yol tutturmuş gidiyoruz başımız önümüzde.
solunda yerde açmış olan minnacık çiçeği fark etmiş miydin mesela sen?
ve sonra fark ediyoruz ki aslında hepimiz yolun sonundaki o uçuruma gelmişiz
ağzımızda da hep aynı satırlar,
daha çok erken.. 



2 Mart 2013 Cumartesi

Alice sucker punch Diyarında

Herkesin bir meleği vardır.
Bizi kollayan bir koruyucu.
Hangi şekle gireceğini bilemeyiz.
Bir gün yaşlı adam olabilir...
...ertesi gün küçük kız.
Ama görünümleri sizi şaşırtmasın.
Bir ejderha kadar öfkeli olabilirler.
Henüz buraya bizler için savaşmaya gelmediler...
Ancak bize her birimizin yarattığımız dünyanın güçlerine sahip olduğumuzu kalbimizin derinliklerinden fısıldar gibi hatırlatırlar.






Severek yaşadığımız hayatımıza onur katan kimdir?
Kim, bizi öldürmeleri için canavarlar gönderir?
Ve aynı zamanda asla ölmeyeceğimizi ısrarla belirtir?
Bize gerçeği ve onu nasıl bulacağımızı, yalanlara ise gülüp geçmemizi kim öğretir?
Neden yaşayacağımıza ve neyin uğruna öleceğimize karar veren kimdir?
Bizi kim zincire vurur ve özgürlüğe kavuşturacak olan anahtar kimdedir?
Bu sensin.
İhtiyacın olan tüm silahların var.
Şimdi savaş!

1 Mart 2013 Cuma

mesleğim ve ben

"şarkıcı" olamadım sesim yok!
"sunucu" olamadım okuduğum bölümde çalışmak istemedim.
"manken" olamadım ne boy var ne de 90 - 60 - 90 fizik
"oyuncu" olamadım hiç denemek için adım atmadım, iyi miyim kötü mü onu da bilemicem..
"yazar" olamadım yazabilecek kadar iyi değilim, toparlayamıyorum o kadar hikayeyi ve olay örgüsünü bir araya..
"öğretmen" olamadım akıl edemedim heralde..

yani tüm bunları olamadığım için şimdi özel sektörde sürünmekteyim. her hafta en nefret ettiğim, asla çalışmak istemem dediğim departmanda çalışıyorum.
her an stres, her an bir telaş, her an bir takip
1,5 aya evleniyorum ama evlilik stresini iş stresi sebebiyle hissedemiyorum

kadrolu ev kadını olmak istiyorum ben sanırım

bıktım çalışmaktan. üstelik de bizi mezarda emekli edecek bu hükümet yüzünden iyiden iyiye içim kararıyor.

tek istediğim geçinecek parayı kazanmak, eve rahat kafayla dönmek ve iş yerimde de huzurla çalışmak..

vaktimizin çoğunu geçirdiğimiz işimizi doğru seçmek çok önemli gerçekten.

çocuklara ortaokulda seçim yaptırmaları kadar kötü birşey olamaz. o yaşta çocuk nereden bilsin ne olmak istediğini?

sen okut o çocuğu lisede azıcık kendini bilsin sonra GERÇEK rehberlik sistemi ile meslek okullarına yönlendir. 

mesela ben çok isterdim güvenlik birimlerinden birinde çalışayım.. ama adli tabip ama dedektif.. 

Türkiye'de meslek hayatının her alanında olduğu gibi bu alanlarda da işiniz sınavlara, kağıt üzerindeki başarılarınıza kalmış..

yazık..yani ben matematikte kötüyüm diye kötü bir avukat mı olucam mesela da o okullara girmek için matematik dahil bir sürü soruyu doğru cevaplamalıyım?

benim geleceğimi şekillendirecek olan bilgiler neden Türkiye'de güneydoğu anadolu'da en çok yetiştirilen besin vs. bilmem neye dayanıyor?

ya da ege'de dağların denize dik mi paralel mi uzanıyor olmasını bilmem mi belirliyor yani benim yaşam boyu yapmak zorunda olacağım mesleğimi?

matematikte neden sayılardan fazla harfler var?!

ben fizik profesörü olmayacağım ki ya da kimyager bana element tablosunda 6 ile belirtilmiş bilmem ne zımbırtısını sordunuz?

ne kadar da saçma!!

hayatımın içine ettiniz bir yerde.. 

ben daha ne olduğumu kim olduğumu bilmeden beni bir sınava soktunuz. kazandığım liseye gittim sonra bana 4 senelik okuyamazsınız dediniz... puanlarımı düşürdünüz..

ben de kendimi bilmeye başladığım zamandan beri sizlere küfür ediyorum haberiniz ola..

ha bir de sanayi devrimini yapan her kimse inşallah Allah onun cezasını veriyordur! İyi halt yemişsin..

aaaaaagggghhh! ve kızdıran son soru




Artık hayvana ne dediyse...

Yine de bence en çok son soruya kızdı :)

26 Şubat 2013 Salı

laf ol beri gel

tayyip Türk'ü de, Kürt'ü de, Laz'ı da severmiş.. Yaratandan ötürü yaratılanı severmiş.

Peki ya neden hayvanlar için ölüm yasası çıkartmaya çalışıyorsunuz?

Onları sizin Allah'ınız yaratmadı mı?

Onlar da yaratılan sınıfına girmiyor mu?


25 Şubat 2013 Pazartesi

Su içerken filamingo hareketi

CEO - CCO - DD - CFO

bunlar ne Allah aşkına yaaa??

Sütyen ölçüsü gibi...

C cup - B cup - D cup.. 




yalan dünya

ağzımın, parmaklarımın ve beynimin ucunda kelimeler var

nasıl süslüyorum ben onları, aman nasıl ballandırıyorum. 

benzetmelerin dibine vuruyorum aklımda bir yerlerde..

aman o beynimdeki sohbete bir de siz katılsanız sanki dünyadaki tüm edebiyat üstatları toplanmışlar gün yapıyorlar.

hani kısırlı, börekli, kekli.. çaylar da miss.. ooh dumanı üstünde.

ama yazmak için saat uygun değil

yazmanın da saatimi olur dersen eğer..

evet..

evet, var..

çünkü sol kulağımda Nurhayat ve Bünyemin (Zerrin ağzıyla) müthiiiş dialoglarını ardı ardına sıralarlarken ben burada konsantre olamıyorum.


23 Şubat 2013 Cumartesi

evim..

takip ettiğim bir blog'da "ev, gecenin bir yarısı uykudan kalktığınızda ışıkları açmadan, gözünüz kapalı olarak tuvaleti bulabildiğiniz yerdir." diye yazıyordu.

cidden de öyle..

ev öyle bir yer. her bir köşesini gözün kapalı zifiri karanlıkta bulursun.

taşınmaları oldum olası sevmedim, sevemedim.

çocukluğumda çok taşındığımızdan da olabilir belki. şimdi allahtan 13 senedir kendi evimizdeyiz.

ama bu sefer de ben taşınıyorum..

kendi evimi kuruyorum.

hiç de kolay değilmiş.

bir şansım olsa da çekip gitsem şu evden.. dediğim çok olmuştu.. bir kurtulamadım da dedim. sevmiyorum burayı da dedim, evet..

ama..

gitmek istemiyorum.

insan en çok istediği anlarda bile evini, ait olduğu yeri bırakmak istemiyor.

gözüm kapalı her yeri bulduğum bu yerden ayrılmak çok değişik bir duygu..

22 Şubat 2013 Cuma

Günaydın alıntısı

Unuttuklarımın çoğunu yaşadıklarımdan
Yazdıklarımın çoğunu unuttuklarımdan çıkardım
En uzun hep kendime konuştum
Başkalarına hep kısa yazmak istedim
Ne kendim dinledim ne başkaları . . .

 
Özdemir Asaf

20 Şubat 2013 Çarşamba

gözün gördüğü

eskiden bakıp bakıp ilham bulduğum o manzaraları bıçaklıyorlar
öldürüyorlar birer birer, katlediyorlar o yerleri

şimdi ben gökyüzünü görebilmek için yukarılara, daha yukarılara bakmam gerekecek. 

ben o yollarda kafamı sağa çevirip çevirip ilahi olanla beslenirken

gözüm ne mucizeler görürken 

artık sadece gri..

sadece grileri görebileceğim.


16 Şubat 2013 Cumartesi

eğer bir beyin çalabilseydim..

hastalıklı zihnimde kelimelerin efendisi olup döktürmek isterdim..

yazdıklarımla tokat gibi çarpmak ve iz bırakmak..

hayatta belki de tek kıskandığım şey bu olabilir.

ilahi yerlerden kopup gelen kelimelerin oluşturduğu cümleleri toparlayıp ortaya mükemmel bir eser çıkartmak.

belki kendimce çoğu şeyin yarım kaldığını hissettiğimdendir birşeyleri tamamlamak istemem.

konuşmaktan fayda göremediğimden, yazıp yazıp kurtulmak istemem.

bir kürek mahkumu gibi kendi içimde yazmaya mahkum ettim kendimi. sonu olmayan cümleler kuruyorum. bitiremiyorum.. 

daha da kötüsü tıkanıp kalıyorum, nefes alamıyorum. birşeyler çıkacak ama bir türlü bitip tükenmek bitmeyen bir doğum sancısı çekiyor gibiyim.

karanlık köşelerde cinayetler işlemek, bazı insanlara zarar vermek ve yine kendimi yakalamak ve yargılamak..

çok uzun ve derin yaşıyorum ben içimde herşeyi..

sevgiyi, nefreti, kızgınlığı, cinnet anını, barışmayı, özlemeyi ve unutmayı..



"Çıplak gerçekler kimi tatmin edebilir ki? Bir derviş ya da manyakoğlumanyağın teki değilseniz olayları küçültmeden ya da büyütmeden, oldukları gibi kabul ederek yaşayamazsınız.  "***






10 Şubat 2013 Pazar

güvercinler ve sözcükler

Başlarken.....

"Gecenin derinliğinde, yazmaya yasaklanman durumunda öleceğini itiraf et. Sonra da köklerini, yani cevabı salan kalbinin derinliklerine bak ve kendine sor, yazmalı mıyım?"***

uzun süre yazmayım dedim

içimdeki canavar beni rahat bırakmıyor

içimden güvercinler uçuyorlar gökyüzüne, her biri kendinden ağır sözcükler taşıyorlar kanatlarında

sonra bir gök gürültüsü olup patlıyorlar

içim titriyor

hayran kalıyorum gökyüzündeki kendi yansımama

bir yandan da korkuyorum mahvetmekten kendimi

ve öleceğimi itiraf ediyorum

sonra kendime soruyorum

yazmalı mıyım?